Hayatınızda bir kez dahi olsa dibi gördüyseniz kalbinizin bir kavanoz dibine benzediğini bilirsiniz. Nasıl kavanozun içinde bir şeyler bitse bile biraz kahve, biraz şeker, biraz reçel kalıyorsa; biten bir aşktan biraz acı, acı verenlerden biraz nefret, gidenin ardından biraz hüzün, hasret kaldığında özlem, yaşanmamış duygular adına biraz öfke, kalır kalbinde.
Derinde kalan her şey anlamlı bir hüzne dönüşür zamanla yüzünde, sadece dikkatli bakanların anlayacağı.
Kendisinden büyük yiyeceği taşıyan karıncalar misali, hayatın yükünü taşıyoruz sırtımızda.
Hiçbir
şey istemiyorum ve böylece beklentilerin sıfırlanıyor ve kendiliğinden
gelen bir mutluluk hali sarıyor beni ya da bir sabah annesinin babasının
süpriziyle uyanan çoçuk gibi kendiliğinden oluveren şeyleri hayatın
bana yaptığı küçük süprizler olarak algılıyorum. Tabi hayatın bize oyun
oynadığı da oluyor ara sıra.
Bir kadın olarak seviyoruz yanında güvende olduğumuz,
kendimizi huzurlu hissettiğimiz, zeki erkekleri. Yanlarında mutlu
oluyoruz ama bir yerde bozuluyor büyü. Bir yanlış anlaşılma, bir
ayrılık, bir koyvermişlik oluyor bir zaman sonra. Ne yapalım biz hayat
yorgunuyuz bir aşkın peşinde koşacak değiliz. Koşsak bile
yakalayabilecek miyiz? Sonra biz yalnızlığa alışığız.
Kendime öyle kalabalığım ki bu aralar, içimdeki kalabalık
sürekli benimle kavga halinde. İçimdeki kalabalığın içinden
kurtulmalıyım.
Benden giden ne varsa bir şeyler alıp götürdü,
giden gelir mi bilinmez. Gideni değil kendimi bekliyorum. Giden her
parçam elbet bir gün dönecek bana.
İki kelimeyi birbirine bağlayan bağlacımı kaybettim
dolayısıyla iki insan bağlanamıyor birbirine cümlelerimde bile. Ve ne
yaparsan yap az gelişmiş bir cümle olmaktan kurtaramıyorum onları.
Yaşam gelip geçiyorken ben sadece izliyorum. Bir film
şeridi gibi akıyor hayat, bir sabun gibi kayıyor ellerimden tutamıyorum,
yakalayamıyorum kaçırdığım bir şeyler var bu yüzden yaşamaya bile geç
kalıyorum hep biraz geriden geliyorum.
Gelecek günler bana ne getirecek? Hiçbir fikrim yok.
Nerede yaşarım, nerelere giderim, hangi kıyafetleri giyerim, hangi
kitabı okurum,hangi insanlarla görüşürüm, hangi gazeteyi takip ederim,
nerede yemek yerim, hangi evde yaşarım?
Benimkisi saçma bir düşünce şekli!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder